bazen bir arka kapı bulup
kıyın kıyın sıvışıp
çıkmak istiyorum hayattan
denize inen yokuşlar
Ama herhalde bütün çocuklarin büyümesinin sebebi, yaptiklari kaçis planinda bir eksik olmasidir...
15 Kasım 2010 Pazartesi
6kırkbeş
"çok sonra yazılır içinde
yaşadığın günlerin şiiri
belleği vardır yaraların kapandıktan sonra da işleyen hatta aynı kalmayan kişileri sökülmüş zamana gönderen zarfı açar ya da kaparken adres yanıltmasın sizi kendinden bile taşınır insan ne sokağın kalbi, ne kalbin evi yalnızca şiir kendini seyrediyor şimdi |
Artık burada oturmuyor bu
şiiri yazan"
|
Murathan
mungan
Yıl 2007
Mevsimlerden
eylül, ekim gibi
Sevdiğim
sokak diye etiketlemişim
Yeşil
kazağım var üzerimde hala sevdiğim
Alnıma
kahküllerim düşmüş saçlarımı arkada tepeden toplamışım
Savruk,
rahat…
Sımsıkı
parmaklar var omzumda ben varım der gibi…
Tam
arkamızda bir kadın
Yıllar sonra
bile nerde görsem tanırım
Siyah
kapşonlu bir mont var üzerinde
Fotoğrafların
kimliksiz yüzleri işte
Birkaç
saniye sonrasında
Ellerimiz
havada kalmış tutulmaya ramak kalmış
İşte o an
basılmış deklanşöre
Aslında onca
yılın özeti olmuş bu kare
Nasıl da
fark etmemişiz
O karenin hiçbir
sonrası olmadı
Orda durduk
Tam o
sokakta
Öylece
Siyah kapşonlu
kadın
Sanki o söğüt
salkımlı ağacın altında
Hala
Etiketler:
6kırkbeş,
aşk,
eski aşk,
eski bir şehir,
sokak
9 Kasım 2010 Salı
soğuk düş
Şimdi böyle
bittik ya
Gittik ya
bir bir senelerin adından
Kazındık ya
Gemi aldı
başını gitti ya bizsiz
Denizler
duruldu ya
Ayrılık neydi
Soğuk bir
düşün altında ölmeye yatmak demekti
Durmadan ıslanmak
Islanmak durmadan
Şimdi
Bir süre
ruhun tahribatın tadilatı nedeniyle kapalıyız
Bütün açılışlar
başka bahara ertelendi
1 Kasım 2010 Pazartesi
25 Ekim 2010 Pazartesi
5 Ekim 2010 Salı
Kutuplardan şişkin Ekvatordan basık
Saklanmaya çalışma
Köşeleri yok bu dünyanın
Köşe kapmaca değil
Ama Belki körebe oynayabilirsin
Kırpmadan gözünü
22 Ağustos 2010 Pazar
ÇIĞLIK
Kuracak yeni bir
hikâyem yok…
Hiçliğin öyküsü sadece
elindeki… Hiçliğin ve yokluğun
En çok ne kadar uzağa
gidebilirsin
En çok kimin canını
yakabilirsin
En çok ne kaybetsen
canın yanar
Kaldı mı kaybedecek bir
şeylerin
Kaç yolculuk yapsan gider
içindeki gitme dürtüsü
İçindeki tüm denizlere
düşüp
Sarıldın mı yine
içindeki tüm yılanlara
Kapıları açıp hava
girdi mi kalbine
Susuz kalmadı mı
balıkların
Susuzluktan ölmediler
mi?
Tabağını yarıda bırakıp
kalkıp gitmedin mi hayattan
En tatlı yeri kalmadı
mı?
Kırıntılarla doyabildin
mi?
Öğrendin mi düşleri
düşlerinden ayırmayı
Gerçek ve düş diye bir
şeyin olmadığını
Ne kadar uğraştırsan dünyayı
sevmeye
O kadar düştün mü mezarlarına
Kanayacak tek bir yerin
tek bir hücren kalmayınca kadar kana
Oluk oluk aksın kırmızı
Önce hiçbir şey ol hiç
kadar hafifle
Temizle beynini
En büyük boşalmayı
görsün dünya…
Ve sonra…
Yeniden doğur kendini…
tembellik bitti
Yalnızlığın en güzel yanıdır yazmak
Yeniden kapındayım işte
Ne demiş şair
“yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi”
Yeniden kapındayım işte
Ne demiş şair
“yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi”
23 Temmuz 2010 Cuma
eski...
Var olmak için yazmalıydım
yazmak için acı çekmeliydim
acı çekmek için seni sevmeliydim
kaldı ki
aklım çoktan kaybolmuştu yüreğinin labirentlerinde
senin o aşık olduğun ya da sevemediğin kadınların hikayelerini dinlemeliydim
durmadan koluma enjektörden boşalan sıvı gibi
girmeliydi aşk içime
var olmam için ancak yokluğun olmalıydı...
*03.03.2010 da yazılmış, karşılığı artık yokluk...
yazmak için acı çekmeliydim
acı çekmek için seni sevmeliydim
kaldı ki
aklım çoktan kaybolmuştu yüreğinin labirentlerinde
senin o aşık olduğun ya da sevemediğin kadınların hikayelerini dinlemeliydim
durmadan koluma enjektörden boşalan sıvı gibi
girmeliydi aşk içime
var olmam için ancak yokluğun olmalıydı...
*03.03.2010 da yazılmış, karşılığı artık yokluk...
19 Temmuz 2010 Pazartesi
13 Temmuz 2010 Salı
kuru kalabalık
Bir tren kalkar içimden
Sabaha karşı
Gittiği garlar kimsesiz
İçi mahşer yeri
Sana mıdır bu siren sesi
Artık yola çık der gibi
Haber verir gibi
Sen
Hangi şehirden geçsen sevgili
Mevsime inat
Orda Bir göç bir bayram yeri
Adını koymam
Olur, da Çıkarsa bir ağızdan o sesler
Dayanamam…
Bu kalp nereye gider nereye giderse iyi eyler
19 Haziran 2010 Cumartesi
rüzgarın kızı
Hayatıma suni teneffüs yapmaktan yoruldum….
Bir sevmek tutturdum
Şimdi sıra gitmek de
İlle de diyor gitmelisin
Karışmalıısn yokluğa
Vakit geldi…
Yalnızlığım karşı
koltukta uzanmış
Ben terapi
Ediyorum
Sonra mı
Bir gitmek diyor içim
İçinden aşk şarkıları geçiyor
Diyorsun ya içim başka
Cümlelerim nasıl güçsüz bitkin
Artık dinleyemiyorum aşk hikâyelerini
Sana verecek hiçbir tavsiyem kalmadı
Sanki bir şeyi ödüyoruz
Benim param eksik
Seninkisi çok gelmiş
Kalanıyla güzel bir şeyler daha satın alıyorsun
Cebimdeki bozukluklar yetmiyor işte…
Ben gidiyorum
Bana düşenin peşine takılarak
Saçlarının uçuşunu rüzgârda izleyerek
Aynı rüzgâra kapılarak başka rüzgârlara gidiyorum…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)