18 Kasım 2010 Perşembe

kıyıdan

bazen bir arka kapı bulup
kıyın kıyın sıvışıp
çıkmak istiyorum hayattan


15 Kasım 2010 Pazartesi

6kırkbeş


"çok sonra yazılır içinde yaşadığın günlerin şiiri
belleği vardır yaraların kapandıktan sonra da işleyen
hatta aynı kalmayan kişileri
sökülmüş zamana gönderen
zarfı açar ya da kaparken
adres yanıltmasın sizi
kendinden bile taşınır insan
ne sokağın kalbi, ne kalbin evi
yalnızca şiir kendini seyrediyor şimdi
Artık burada oturmuyor bu şiiri yazan"
Murathan mungan

Yıl 2007
Mevsimlerden eylül, ekim gibi
Sevdiğim sokak diye etiketlemişim 
Yeşil kazağım var üzerimde hala sevdiğim
Alnıma kahküllerim düşmüş saçlarımı arkada tepeden toplamışım
Savruk, rahat…
Sımsıkı parmaklar var omzumda ben varım der gibi…
Tam arkamızda bir kadın
Yıllar sonra bile nerde görsem tanırım
Siyah kapşonlu bir mont var üzerinde
Fotoğrafların kimliksiz yüzleri işte

Birkaç saniye sonrasında
Ellerimiz havada kalmış tutulmaya ramak kalmış
İşte o an basılmış deklanşöre
Aslında onca yılın özeti olmuş bu kare
Nasıl da fark etmemişiz
O karenin hiçbir sonrası olmadı
Orda durduk
Tam o sokakta
Öylece

Siyah kapşonlu kadın
Sanki o söğüt salkımlı ağacın altında
Hala

9 Kasım 2010 Salı

soğuk düş


Şimdi böyle bittik ya
Gittik ya bir bir senelerin adından
Kazındık ya
Gemi aldı başını gitti ya bizsiz
Denizler duruldu ya

Ayrılık neydi
Soğuk bir düşün altında ölmeye yatmak demekti
Durmadan ıslanmak
Islanmak durmadan
Şimdi

Bir süre ruhun tahribatın tadilatı nedeniyle kapalıyız
Bütün açılışlar başka bahara ertelendi

1 Kasım 2010 Pazartesi

güvercin

şimdi orda yürürken sen kuşlar göreceksin 
ve ağaçlar...
aklından ben mi geçeceğim 
özdemir asaf şiiri mi
havalanırsa kuşlardan biri sen yürürken
bir yerde belki biri sarılmak istiyodur o an sana

25 Ekim 2010 Pazartesi

KIRIK


Peki ağlarsam kaç okyanus birikir bebeklerimde?



Her kırıkta bir daha kırılıyorum sana
İki kere kırılmış oluyorum
Kaç kez kırılır kaç kez diner ki kalp
Çok kereler ölüyorum
Ben hepsini sana yoruyorum

5 Ekim 2010 Salı

Kutuplardan şişkin Ekvatordan basık




Saklanmaya çalışma
Köşeleri yok bu dünyanın
Köşe kapmaca değil
Ama Belki körebe oynayabilirsin
Kırpmadan  gözünü

22 Ağustos 2010 Pazar

ÇIĞLIK




Kuracak yeni bir hikâyem yok…
Hiçliğin öyküsü sadece elindeki… Hiçliğin ve yokluğun

En çok ne kadar uzağa gidebilirsin
En çok kimin canını yakabilirsin
En çok ne kaybetsen canın yanar
Kaldı mı kaybedecek bir şeylerin
Kaç yolculuk yapsan gider içindeki gitme dürtüsü
İçindeki tüm denizlere düşüp
Sarıldın mı yine içindeki tüm yılanlara
Kapıları açıp hava girdi mi kalbine
Susuz kalmadı mı balıkların
Susuzluktan ölmediler mi?
Tabağını yarıda bırakıp kalkıp gitmedin mi hayattan
En tatlı yeri kalmadı mı?
Kırıntılarla doyabildin mi?
Öğrendin mi düşleri düşlerinden ayırmayı
Gerçek ve düş diye bir şeyin olmadığını
Ne kadar uğraştırsan dünyayı sevmeye
 O kadar düştün mü mezarlarına


Kanayacak tek bir yerin tek bir hücren kalmayınca kadar kana
Oluk oluk aksın kırmızı
Önce hiçbir şey ol hiç kadar hafifle
Temizle beynini
En büyük boşalmayı görsün dünya…
 Ve sonra…
Yeniden doğur kendini…


04.03.2010

tembellik bitti

Yalnızlığın en güzel yanıdır yazmak


Yeniden kapındayım işte

Ne demiş şair

“yalnızlığım benim süpürge saçlım

ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi”

23 Temmuz 2010 Cuma

eski...

Var olmak için yazmalıydım
yazmak için acı çekmeliydim
acı çekmek için seni sevmeliydim
kaldı ki
aklım çoktan kaybolmuştu yüreğinin labirentlerinde
senin o aşık olduğun ya da sevemediğin kadınların hikayelerini dinlemeliydim
durmadan koluma enjektörden boşalan sıvı gibi
girmeliydi aşk içime

var olmam için ancak yokluğun olmalıydı...



*03.03.2010 da yazılmış, karşılığı artık yokluk...





19 Temmuz 2010 Pazartesi

çukur

bütün çukurlar aşk
bütün tümsekler ölüm olsa
kaç kez düşer kaç kez kalkırsın ne kadar üşür,kaç kez ölürsün...?
ayağının altındaki tüm tümsekleri çekiyorum altından...
sakın düşme...



13 Temmuz 2010 Salı

kuru kalabalık


Bir tren kalkar içimden
Sabaha karşı
Gittiği garlar kimsesiz
İçi mahşer yeri
Sana mıdır bu siren sesi
Artık yola çık der gibi
Haber verir gibi
Sen
Hangi şehirden geçsen sevgili
Mevsime inat
Orda Bir göç bir bayram yeri

Adını koymam
Olur, da Çıkarsa bir ağızdan o sesler
Dayanamam…


Bu kalp nereye gider nereye giderse iyi eyler

19 Haziran 2010 Cumartesi

rüzgarın kızı


Hayatıma suni teneffüs yapmaktan yoruldum….

Bir sevmek tutturdum
Şimdi sıra gitmek de
İlle de diyor gitmelisin
Karışmalıısn yokluğa
Vakit geldi…
 Yalnızlığım karşı koltukta uzanmış
Ben  terapi
Ediyorum

Sonra mı

Bir gitmek diyor içim

İçinden aşk şarkıları geçiyor
Diyorsun ya içim başka
 benim de !
Cümlelerim nasıl güçsüz bitkin
Artık dinleyemiyorum aşk hikâyelerini
Sana verecek hiçbir tavsiyem kalmadı

Sanki bir şeyi ödüyoruz
Benim param eksik
Seninkisi çok gelmiş
Kalanıyla güzel bir şeyler daha satın alıyorsun

Cebimdeki bozukluklar yetmiyor işte…
Ben gidiyorum
Bana düşenin peşine takılarak
Saçlarının uçuşunu rüzgârda izleyerek
Aynı rüzgâra kapılarak başka rüzgârlara gidiyorum…