ardından bıraktığın ağıdın sesleri kulaklarımı sağır ediyor...
oysa
nasıl güzel bir türkü sesi geliyordu uzağından
yaklaştıkça...
daha da...
şimdi
ağzımdaki o tatlı türkü bitti
tüm sesler sustu
denize inen yokuşun
ve
istanbulun
yine sana kaldı
Ama herhalde bütün çocuklarin büyümesinin sebebi, yaptiklari kaçis planinda bir eksik olmasidir...
20 Kasım 2009 Cuma
18 Kasım 2009 Çarşamba
Ayraç
Bugün Kasımın
18i
Seni ilk
sevdiğimle aynı zaman
Sonbahar
Hala aynı
mevsim
Dışarıdaydım
O kadar çok
yaprak birikmişti ki yerde
Sarı
kahverengi yeşilsiz ve kuru
Basıp basıp
yürüdüm yine
Çıtırtılarını
dinledim
Bilirsin
klasiktir bu
Sonbaharın
klasiği
Nasıl
düştünse içime hala öylesin
Daha da
çoğalmakta belki
Durana kadar
buradayım
Bu mevsim
geçip yeniden gelinceye kadar
Çıkamadığımız
hayat
Fotoğraflarda
gördükçe içime bir şey oturan kolye
İmkânsızlık
Düşüncelerin
Olmazların
Art arda
Ne seni ne
kendimi düşünüyorum
Tutunduğun
hayatı düşünüyorum
Ben kendi
yarattığım dünyada seni yaşıyorum
Her yönüyle
Sen kendi
inandıklarınla her şeyi içine alıyorsun
Okumaktan
sıkılmadığım kitap gibisin
Sayfalarının
altını çizdiğim
Kimi cümlelerinde kana kana ağladığım
Kimisi
canımı yakan
Güldüren kimi
Ama ne
olursa olsun
Hep yanımda
tutmak istediğim kitapsın sen
Sayfa sayın
belirsiz
Şimdi eski
sayfalarını karıştırıyorum senin
Zaman öyle
bir ayraç koymuş ki aramıza
Açmaya elin
varmıyor kaldığımız yeri…
Gücümüz
yetmiyor buna...
Hani
soruyorsun ya nasılsın diye
Hiç iyi
değilim aslında
15 Kasım 2009 Pazar
piyano sesi,sessizlik
küçükken hep piyano çalmayı isterdim
sürekli çalıyormuş gibi hayal ederdim; önümde ellerimle..
hep uslu bir çocuk oldum , hoş ;şirinleri göremedim tabi her çocuk gibi...
hayat hep birşeyler için savaş verip sabretmemi beklememi söyledi herkese olduğu gibi
kabullendim
onlarla yürüdüm yollarımda
evden uzak kaldım evi özledim
evdeyken gidemediğim yerleri özledim
herkes gibi
her ölümlü ademoğlu gibi
yapmak istediklerimi hep çok sevdim
bir gün ölmeden önce yapmayı hayal kurduğum şeyleri biriktirdim içimde
her ölümlü gibi
ben de
biriktirdiğm insanları sevdim
uzaklaştım kimi zaman sadece içime içime ve içe yöneldim
bana ilkleri yaşattıran insaları sevdim
ister sevgili ister dost
kırmızıyı sevdim
gül rengi şarabı sevdim sevdiklerimle içmeyi
yıldızları sevdim...
karanlıkta yürümeyi sevdim
karanlıkta oturmayı
bugünkü gibi
üzerimde binlerce tonluk ağırlık varmış gibi
hakikaten öyle gibi hissetsem de
hissettirdilerini sevdim
başım ağrıdığında senden olanlarla yetinmeyi sevdim
o şarkının ilk piyano sesiyle seni duymayı sevdim
söylemek isteyip söyleyemediklerini
deniz atı kolyeni sevdim hiç dokunamadığım
kollarını kıvırdığın gömlekleri sevdim
o hiç duyamadığım çaldığın flütün sesini sevdim
uzun, salık ya da toplu saçlarını sevdim
sabahtan beri karanlıkta aynı sesi dinliyorum
o piyona sesini
sen dedin ya seninle susarak konuşuyoruz bazen
öyle ama
ben sustukça birikenleri içime atıp üstüne atamıyorum toprağı
ille dışarı çıksın istiyorum
senden gelenleri sen olmadan atıyorum
bana gelemediğin gereklilikleri dinliyorum
hiç olamayacak anlarını seviyorum seninle hayatın
bana gelemediğin hayatı bile seviyorum
tuhaf
böyle biri değildim sanırım
içimdeki seninle birlikte ne çok şeyi sevmişim...
ve evet benim de dakka başı içimden bir of eksik olmuyor...
sürekli çalıyormuş gibi hayal ederdim; önümde ellerimle..
hep uslu bir çocuk oldum , hoş ;şirinleri göremedim tabi her çocuk gibi...
hayat hep birşeyler için savaş verip sabretmemi beklememi söyledi herkese olduğu gibi
kabullendim
onlarla yürüdüm yollarımda
evden uzak kaldım evi özledim
evdeyken gidemediğim yerleri özledim
herkes gibi
her ölümlü ademoğlu gibi
yapmak istediklerimi hep çok sevdim
bir gün ölmeden önce yapmayı hayal kurduğum şeyleri biriktirdim içimde
her ölümlü gibi
ben de
biriktirdiğm insanları sevdim
uzaklaştım kimi zaman sadece içime içime ve içe yöneldim
bana ilkleri yaşattıran insaları sevdim
ister sevgili ister dost
kırmızıyı sevdim
gül rengi şarabı sevdim sevdiklerimle içmeyi
yıldızları sevdim...
karanlıkta yürümeyi sevdim
karanlıkta oturmayı
bugünkü gibi
üzerimde binlerce tonluk ağırlık varmış gibi
hakikaten öyle gibi hissetsem de
hissettirdilerini sevdim
başım ağrıdığında senden olanlarla yetinmeyi sevdim
o şarkının ilk piyano sesiyle seni duymayı sevdim
söylemek isteyip söyleyemediklerini
deniz atı kolyeni sevdim hiç dokunamadığım
kollarını kıvırdığın gömlekleri sevdim
o hiç duyamadığım çaldığın flütün sesini sevdim
uzun, salık ya da toplu saçlarını sevdim
sabahtan beri karanlıkta aynı sesi dinliyorum
o piyona sesini
sen dedin ya seninle susarak konuşuyoruz bazen
öyle ama
ben sustukça birikenleri içime atıp üstüne atamıyorum toprağı
ille dışarı çıksın istiyorum
senden gelenleri sen olmadan atıyorum
bana gelemediğin gereklilikleri dinliyorum
hiç olamayacak anlarını seviyorum seninle hayatın
bana gelemediğin hayatı bile seviyorum
tuhaf
böyle biri değildim sanırım
içimdeki seninle birlikte ne çok şeyi sevmişim...
ve evet benim de dakka başı içimden bir of eksik olmuyor...
14 Kasım 2009 Cumartesi
Herneyse
-Bu şarkı bizim olsun
-Olsun ,olsun ya
Bir hayat akıp dururken akarken
Bir şarkıya sığar mıydık biz
Bu kadar mıydık?
Demek istedim
Diyemedim…
Hâlbuki
Bunu bana ilk sen söyledin
13 Kasım 2009 Cuma
deli kızın türküsü
bugün bir mail geldi şöyle ki
"02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.
03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor."
an itibariyle tam olarak bu zaman dilimindeyim...
görmem zayıf algılarım zayıf belki bundan gözümde bu kadar büyütmem...kazaya sebep olmadan terketmem gerek bu anı...
ve sen
toprağın altındaki çukura her gün biraz daha toprak atıyosun
hele ki güneşi nereye sakladığını görmek mümkün değil...
belki bitirmişsin bana gelen tüm ışıkları
iyice kapat üstümü..
nasılsa
bedenin ve ruhun en karanlık safhası
sabaha biter nasılsa...
ben unutuyorum tüm bunların yalan ya da oyun olduğunu...
sabaha anımsarım
farzet ki bu deli kızın türküsü
aldırma...
nasılsa hiç yaşamadık
zamanı harcamadık
hiçbir yağmur olamaz şimdi senin habercin
yaşamınının
bir gün başını kaldırıp bakarsan göğe buluta
ve geceyse...
ama nasılsa vaktin olmaz buna
yapılacak işlerinden....
demiştim oysa ben sana bütünlüğe kalmış bir yalnızlık bizimkisi...
belki bunu ilk unutan ben oldum
affola
defalarca yıkayınca yüzümü çıkarsın gözlerimden elbet
çıkar mısın
ben bu şehirden gidemiyorum belki ama
gidiyorum senden
garip
sana ait tüm çakıl taşlarımı denize bırakıyorum şimdi
kıyıdan...
hangi yağmur geri getirebilir ki seni şimdi...
rüzgar vurdukça yüzüme sen sanıyorum yanımdaki gölgeyi...
neyse dedim ya farzet ki bu deli kızın türküsü...
(şiir değil düzyazı değil kopuk kopuk cümleler içim gibi düşüncelerim gibi)
"02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.
03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor."
an itibariyle tam olarak bu zaman dilimindeyim...
görmem zayıf algılarım zayıf belki bundan gözümde bu kadar büyütmem...kazaya sebep olmadan terketmem gerek bu anı...
ve sen
toprağın altındaki çukura her gün biraz daha toprak atıyosun
hele ki güneşi nereye sakladığını görmek mümkün değil...
belki bitirmişsin bana gelen tüm ışıkları
iyice kapat üstümü..
nasılsa
bedenin ve ruhun en karanlık safhası
sabaha biter nasılsa...
ben unutuyorum tüm bunların yalan ya da oyun olduğunu...
sabaha anımsarım
farzet ki bu deli kızın türküsü
aldırma...
nasılsa hiç yaşamadık
zamanı harcamadık
hiçbir yağmur olamaz şimdi senin habercin
yaşamınının
bir gün başını kaldırıp bakarsan göğe buluta
ve geceyse...
ama nasılsa vaktin olmaz buna
yapılacak işlerinden....
demiştim oysa ben sana bütünlüğe kalmış bir yalnızlık bizimkisi...
belki bunu ilk unutan ben oldum
affola
defalarca yıkayınca yüzümü çıkarsın gözlerimden elbet
çıkar mısın
ben bu şehirden gidemiyorum belki ama
gidiyorum senden
garip
sana ait tüm çakıl taşlarımı denize bırakıyorum şimdi
kıyıdan...
hangi yağmur geri getirebilir ki seni şimdi...
rüzgar vurdukça yüzüme sen sanıyorum yanımdaki gölgeyi...
neyse dedim ya farzet ki bu deli kızın türküsü...
(şiir değil düzyazı değil kopuk kopuk cümleler içim gibi düşüncelerim gibi)
11 Kasım 2009 Çarşamba
Quelqu'un m'a dit
bana hayatlarimizin bes para etmedigi soyleniyor
gullerin actigi gibi bir anda geciyorlarmis
bana akip giden zamanin acilarimizi giyinen pisligin teki oldugunu soyleniyor, buna ragmen biri dedi ki..
beni hala seviyormussun
beni hala sevdigini bana biri soyledi
bu mumkun olabilir mi?
bana kaderin bizimle bir guzel dalga gectigi soyleniyor
bize hicbir sey vermedigi ve herseyi vadettigi
oyle gozukuyor ki mutluluk elimizin uzanabilecegi bir yerde (uzaklikta)
o halde elimizi uzatalim ve deli olalim
buna ragmen biri bana soyledi..
ama bana hala beni sevdigini mi soyledi?
tam olarak hatirlamiyorum, gece gec bir saatti,
hala sesi duyuyorum ama cizgilerini (hatlarini) artik goremiyorum
"sizi seviyor, bu bir sir, size bunu soyledigimi ona soylemeyin"
goruyorsun, biri bana soyledi..
beni hala sevdigini, bu bana gercekten soylendi mi?
hala beni sevdigin, bu mumkun olabilir mi?
bana hayatlarimizin bes para etmedigi soyleniyor
gullerin actigi gibi bir anda geciyorlarmis
bana akip giden zamanin pisligin teki oldugunu soyleniyor,
uzuntulerimizi ustune giyiyormus
buna ragmen biri dedi ki..
5 Kasım 2009 Perşembe
çöl
bunun özlemekle ilgisi olmadı hiç...
hayır olmadı...
kendini bişi sanmaa...
sana değil bunların hiç biri...
sadece kendim için..
sustuklarım içimde birikip çöle dönüşmeyim diye...
hayır olmadı...
kendini bişi sanmaa...
sana değil bunların hiç biri...
sadece kendim için..
sustuklarım içimde birikip çöle dönüşmeyim diye...
1 Kasım 2009 Pazar
not
Buzdolabına not yapıştırıp öpücük kondurur gibi bir de ardından
Gitmişsin
Ben yokken gelip not bırakıp beklemeden gitmişsin gibi
Tuhaf
Bugün saatlerce yağmur yağdı
Ve günlerce dinmeyecek gibiydi…
O dinerse sen de ...Yağmura bulaşıp ta..??
içimden bir ses bişi söylüyor ama susturuyorum...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)