22 Ağustos 2010 Pazar

ÇIĞLIK




Kuracak yeni bir hikâyem yok…
Hiçliğin öyküsü sadece elindeki… Hiçliğin ve yokluğun

En çok ne kadar uzağa gidebilirsin
En çok kimin canını yakabilirsin
En çok ne kaybetsen canın yanar
Kaldı mı kaybedecek bir şeylerin
Kaç yolculuk yapsan gider içindeki gitme dürtüsü
İçindeki tüm denizlere düşüp
Sarıldın mı yine içindeki tüm yılanlara
Kapıları açıp hava girdi mi kalbine
Susuz kalmadı mı balıkların
Susuzluktan ölmediler mi?
Tabağını yarıda bırakıp kalkıp gitmedin mi hayattan
En tatlı yeri kalmadı mı?
Kırıntılarla doyabildin mi?
Öğrendin mi düşleri düşlerinden ayırmayı
Gerçek ve düş diye bir şeyin olmadığını
Ne kadar uğraştırsan dünyayı sevmeye
 O kadar düştün mü mezarlarına


Kanayacak tek bir yerin tek bir hücren kalmayınca kadar kana
Oluk oluk aksın kırmızı
Önce hiçbir şey ol hiç kadar hafifle
Temizle beynini
En büyük boşalmayı görsün dünya…
 Ve sonra…
Yeniden doğur kendini…


04.03.2010

5 yorum:

Tespih Taneleri... dedi ki...

Guzel bir blogun var tebrikler...Sevgilerimle

mor kedi dedi ki...

çok teşekkürler...

U.E.T. dedi ki...

eğer yazıdaki tüm sorulara doğru cevapları bulabilirsek olur mu gerçekten başa döner miyiz? aynı sorulara farklı cevaplar verebileceğimiz bir düzenimiz daha olur mu? Herşeyden önemlisi merakım odur ki sen verebildin mi doğru cevapları?

mor kedi dedi ki...

cevapları bulsak bile hiç birşey olmamış gibi başlayabilir miyiz sence...? çok zor...
aynı sorulara farklı cevaplar verebiliriz farklı şeyler yaşabiliriz çünkü... bilemiyorum...
ben henüz hepsinin cevabını doğru veremedim sancım bundan...
ya sen ?

U.E.T. dedi ki...

ben birçok soruyu cevapsız bıraktım dört yanlış bir doğruyu götürmesin diye! ama bir yol olmalı yeniden doğurulmayı mümkün kılan. biraz kopya çekeyim desen başkalarının yanlışlarını doğru diye kopyala yapıştır yapıyorum. kendi kendimi doğurabileyim istesemde, kendimden başkalarını doğuruş oluyorum..!