Ama herhalde bütün çocuklarin büyümesinin sebebi, yaptiklari kaçis planinda bir eksik olmasidir...
31 Aralık 2009 Perşembe
sudaki yanık
27 Aralık 2009 Pazar
Sürpriz
24 Aralık 2009 Perşembe
katil ve maktül
18 Aralık 2009 Cuma
Lanet
17 Aralık 2009 Perşembe
Bulutlu Yeşil
15 Aralık 2009 Salı
Baharat
14 Aralık 2009 Pazartesi
LAL
6 Aralık 2009 Pazar
sessizce gitmek
5 Aralık 2009 Cumartesi
Koku
20 Kasım 2009 Cuma
ağıt
oysa
nasıl güzel bir türkü sesi geliyordu uzağından
yaklaştıkça...
daha da...
şimdi
ağzımdaki o tatlı türkü bitti
tüm sesler sustu
denize inen yokuşun
ve
istanbulun
yine sana kaldı
18 Kasım 2009 Çarşamba
Ayraç
15 Kasım 2009 Pazar
piyano sesi,sessizlik
sürekli çalıyormuş gibi hayal ederdim; önümde ellerimle..
hep uslu bir çocuk oldum , hoş ;şirinleri göremedim tabi her çocuk gibi...
hayat hep birşeyler için savaş verip sabretmemi beklememi söyledi herkese olduğu gibi
kabullendim
onlarla yürüdüm yollarımda
evden uzak kaldım evi özledim
evdeyken gidemediğim yerleri özledim
herkes gibi
her ölümlü ademoğlu gibi
yapmak istediklerimi hep çok sevdim
bir gün ölmeden önce yapmayı hayal kurduğum şeyleri biriktirdim içimde
her ölümlü gibi
ben de
biriktirdiğm insanları sevdim
uzaklaştım kimi zaman sadece içime içime ve içe yöneldim
bana ilkleri yaşattıran insaları sevdim
ister sevgili ister dost
kırmızıyı sevdim
gül rengi şarabı sevdim sevdiklerimle içmeyi
yıldızları sevdim...
karanlıkta yürümeyi sevdim
karanlıkta oturmayı
bugünkü gibi
üzerimde binlerce tonluk ağırlık varmış gibi
hakikaten öyle gibi hissetsem de
hissettirdilerini sevdim
başım ağrıdığında senden olanlarla yetinmeyi sevdim
o şarkının ilk piyano sesiyle seni duymayı sevdim
söylemek isteyip söyleyemediklerini
deniz atı kolyeni sevdim hiç dokunamadığım
kollarını kıvırdığın gömlekleri sevdim
o hiç duyamadığım çaldığın flütün sesini sevdim
uzun, salık ya da toplu saçlarını sevdim
sabahtan beri karanlıkta aynı sesi dinliyorum
o piyona sesini
sen dedin ya seninle susarak konuşuyoruz bazen
öyle ama
ben sustukça birikenleri içime atıp üstüne atamıyorum toprağı
ille dışarı çıksın istiyorum
senden gelenleri sen olmadan atıyorum
bana gelemediğin gereklilikleri dinliyorum
hiç olamayacak anlarını seviyorum seninle hayatın
bana gelemediğin hayatı bile seviyorum
tuhaf
böyle biri değildim sanırım
içimdeki seninle birlikte ne çok şeyi sevmişim...
ve evet benim de dakka başı içimden bir of eksik olmuyor...
14 Kasım 2009 Cumartesi
Herneyse
13 Kasım 2009 Cuma
deli kızın türküsü
"02.00 Araba kullananlar dikkat: Görme zayıflıyor, tepkiler yavaşlıyor, kazalar bu saatte çok oluyor.
03.00 Bedenin de ruhun da en karanlık safhası. Melatonin hormonunun salgılanması tembel ve kararsız yapıyor. İntihar edenlerin sayısı fazlalaşıyor."
an itibariyle tam olarak bu zaman dilimindeyim...
görmem zayıf algılarım zayıf belki bundan gözümde bu kadar büyütmem...kazaya sebep olmadan terketmem gerek bu anı...
ve sen
toprağın altındaki çukura her gün biraz daha toprak atıyosun
hele ki güneşi nereye sakladığını görmek mümkün değil...
belki bitirmişsin bana gelen tüm ışıkları
iyice kapat üstümü..
nasılsa
bedenin ve ruhun en karanlık safhası
sabaha biter nasılsa...
ben unutuyorum tüm bunların yalan ya da oyun olduğunu...
sabaha anımsarım
farzet ki bu deli kızın türküsü
aldırma...
nasılsa hiç yaşamadık
zamanı harcamadık
hiçbir yağmur olamaz şimdi senin habercin
yaşamınının
bir gün başını kaldırıp bakarsan göğe buluta
ve geceyse...
ama nasılsa vaktin olmaz buna
yapılacak işlerinden....
demiştim oysa ben sana bütünlüğe kalmış bir yalnızlık bizimkisi...
belki bunu ilk unutan ben oldum
affola
defalarca yıkayınca yüzümü çıkarsın gözlerimden elbet
çıkar mısın
ben bu şehirden gidemiyorum belki ama
gidiyorum senden
garip
sana ait tüm çakıl taşlarımı denize bırakıyorum şimdi
kıyıdan...
hangi yağmur geri getirebilir ki seni şimdi...
rüzgar vurdukça yüzüme sen sanıyorum yanımdaki gölgeyi...
neyse dedim ya farzet ki bu deli kızın türküsü...
(şiir değil düzyazı değil kopuk kopuk cümleler içim gibi düşüncelerim gibi)
11 Kasım 2009 Çarşamba
Quelqu'un m'a dit
bana hayatlarimizin bes para etmedigi soyleniyor
gullerin actigi gibi bir anda geciyorlarmis
bana akip giden zamanin acilarimizi giyinen pisligin teki oldugunu soyleniyor, buna ragmen biri dedi ki..
beni hala seviyormussun
beni hala sevdigini bana biri soyledi
bu mumkun olabilir mi?
bana kaderin bizimle bir guzel dalga gectigi soyleniyor
bize hicbir sey vermedigi ve herseyi vadettigi
oyle gozukuyor ki mutluluk elimizin uzanabilecegi bir yerde (uzaklikta)
o halde elimizi uzatalim ve deli olalim
buna ragmen biri bana soyledi..
ama bana hala beni sevdigini mi soyledi?
tam olarak hatirlamiyorum, gece gec bir saatti,
hala sesi duyuyorum ama cizgilerini (hatlarini) artik goremiyorum
"sizi seviyor, bu bir sir, size bunu soyledigimi ona soylemeyin"
goruyorsun, biri bana soyledi..
beni hala sevdigini, bu bana gercekten soylendi mi?
hala beni sevdigin, bu mumkun olabilir mi?
bana hayatlarimizin bes para etmedigi soyleniyor
gullerin actigi gibi bir anda geciyorlarmis
bana akip giden zamanin pisligin teki oldugunu soyleniyor,
uzuntulerimizi ustune giyiyormus
buna ragmen biri dedi ki..
5 Kasım 2009 Perşembe
çöl
hayır olmadı...
kendini bişi sanmaa...
sana değil bunların hiç biri...
sadece kendim için..
sustuklarım içimde birikip çöle dönüşmeyim diye...
1 Kasım 2009 Pazar
not
Buzdolabına not yapıştırıp öpücük kondurur gibi bir de ardından
Gitmişsin
Ben yokken gelip not bırakıp beklemeden gitmişsin gibi
Tuhaf
Bugün saatlerce yağmur yağdı
Ve günlerce dinmeyecek gibiydi…
O dinerse sen de ...Yağmura bulaşıp ta..??
28 Ekim 2009 Çarşamba
ne çıkarsa bahtıma
ağlayacak kadar salaklaşıyorum
ve bir tek buna izin veriyorum
senden yana açıyor çiçeklerim
sana doğru yüzüyorum
nefesimi tutup dibe iniyorum
boğuluyorum
ölüyorum
tüm şarkılarım sana
tüm şiirlerim
okuduğum tüm mısralar
izlediğim izleyemediğim filmler
gördüğüm bütün kız çocuklar
ne varsa
ve
sana ne kadar söylemek istediğim şey varsa
hepsini yakıp erteliyorum
ya başka bir zamana
ya da boşluğa...
ne çıkarsa bahtıma..
23 Ekim 2009 Cuma
ölümden beterdir yenilgiler.....
sen yoktun hiç olmadın....
gerçtekten ölümden beterdir yenilgiler..
ama güzeldir de...
daha sağlam basıyorsam toprağa
senin sayende...
artık daha inançsızsam
senin sayende
artık daha katıysam
senin sayende
çocukluğum biraz da uzaklaştıysa
senin sayende
çoğu zaman korkak bazen daha cesaretliysem
senin sayende
daha kabullenir olduysam
kaderle inadım bitmek üzereyse
senin sayende
bunca gece bunca sabah
toplanıp gittiysen
emin ol
senin sayende
biri seni seviyorum deyince
arkama bakmadan uzaklaşıyorsam
bağlanmaktan ölümden korkmadığım kadar korkuyorsam..
teşekkür ederim
senin sayende
22 Ekim 2009 Perşembe
üzgünüm demek çok yetersiz çok
ama diyemedim dökemedim içimdekileri..
hatta şöyle oldu ben ona ilk o zaman yazmıştım ama defterin arasında duruyodu bir not ta bugünden ekleyip gönderdim bir tutam saç ekledim..:/
o kadar hissiz yaptım ki bu işi..
ama diyemedim... içimdeki sesleri konuşturamadım...
sessizlikte kaldı...
acı çekiyorum..
sesin soğuk geliyor dedikçe acı çekiyorum..
neden böyle dedikçe acı çekiyorum....
seni çok özledim diyor acı çekiyorum...
yüzünü anımsayama çalışıyorum....
saçlarımdan biri çekiyor sanki...
canımı yakıyor...
ardıma bakıyorum...
hiçlikle geçmiş onca ssene
neresinden tutayım..
değiştim mi..
evet belki...
istemeden...
tüm çığlıklarımı içime attım
bağırdım....
tüm taşlarımı içimdeki suda kaydırdım...
döndükçe kendime döndüm içime..
her defasında daha da silikleşti yüzün..
şimdi bir sürü mezar bıraktım içime...
ya hepsi sensin...
ya da hiçbiri..
hergün birinin başında bekliyorum.
dua ederek...
biraz sen biraz eski ben dileyerek...
gelir mi bilmem...
üzgünüm..
çok hem de...
15 Ekim 2009 Perşembe
olamaz mı olabilir...
Senin Cebine Girmiştir.
Belki Aynı Posta Kutusuna,
Değişik Zamanlarda da Olsa, Birkaç Mektup
Atmışızdır.
Ayın Karpuz Dilimi Gibi Batışını
İzlemişizdir Deniz Kıyısında.
Aynı Anda Başka İnsanlara, Seni
Seviyorum Demişizdir. Mutlak Güven Duygusuyla,
Başımızı Başka Omuzlara Dayamışızdır
Olamaz mı?
Olabilir.
o kadar çok şey var ki gerçekten sana dair...
dilim varmıyor...
soruyorum sessizce...
cevapları bilmiyorum...
12 Ekim 2009 Pazartesi
life is wonderful
öleceğiz evet... göçüp gidicez bu dünyadan.. hastalıktan ya kazadan...
benim derdim bişiler bırakmak arkamda...
ölülerle konuşmayı kesmiyorum henüz ama ...
yine de herşeye rağmen, ama herşeye; küfrettiğin, kızdığın, lanet ettiğin, olmaz artık dediğin, bu son dediğin, ağladığın, ağlattığın, dibine vurduğun, sevip sevilmediğin, sevilip sevmediğin, üzdüğün tüm bunlara rağmen işte hayat güzel mi..? güzel...
7 Ekim 2009 Çarşamba
Aşkımız
| |
Aşkımız iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı; gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi. Hiç düşündün mü belki Belki, eline en yakışan takı benim elim. Belki de en belli olacak yalan, benim söylediğim... Belki sen ve belki ben... Yoksulluk, kirden rengi tanınmayan bir beyaz tutsaklık... İnsan kendine iltica edebilir mi? Ölü olarak ele geçiriliyor en sıcak insan sözleri.. Ve hüznüm bir kamu morgunda işe başladı. |
. |
Yılmaz Erdoğan |
4 Ekim 2009 Pazar
uyurken sen
sen sustuğunda bütün isimler siliniyor sözlüklerden
ben hepsini yanıma alıyorum
kahkalarını avucumda biriktiriyorum
her sana yenilmemde açıp bakıyorum
her özlediğimde kapına geliyorum...
durup bakıyorum...
adımı sildiğin yerden....
ağzının kenarından öpüyorum
sessizce sarılıp gidiyorum...
3 Ekim 2009 Cumartesi
isteridye
sessizlikteyim sadece .. suyun dibindeki isteridye gibi....
yeşil elmaya takmış durumdayım son zamanlarda:/ birdenbire..
hah.. zaten herşey birdenbire olmadı mı...
sırtımda bir çuvalla dolaşıyorum sanki...
zihnimdeki herşeyi peşimden sürüklüyorum....
alışmaya çalışıyorum
........
bir de "bozcaada öykülerini" alıp okumak istiyorum biraz olsun ada hevesime iyi gelir dindirir diye...
hala denize inen yokuştan inmek istiyorum sabahları....
26 Eylül 2009 Cumartesi
15 Eylül 2009 Salı
siyahtan daha siyah
bugün uzun zamandan beri insanların arasına karıştım...
güldüm...
sinirlendim..
sustum...
konuştum...
iki gündür adamakıllı kitap okuyamıyorum...
cümlelerini özlüyorum...
geldiğin akşamları...
yorgun olduğun uyuya kaldığın gecelerii...
hep erken uyandığın sabahları....
üstelik denize inen yokuştan her gün inişi görüyorum hayalimde..
rasttlantı mı?
bilmiyorum
sen yine de bırakma buklelerimi
göçebeliği hala seviyor muyum...?
ama geçicek biliyorum
bu sonbaharda da seninle geçicek
canımı derinden yaksa da...
çok derinden....
siyahtan daha siyah bir renk olsaydı
daha koyu
o renk olurdum
hatta saçlarımı bile o renge boyar
tüm karanlıklarımı örterdim
geceden bile karanlık saçlarımla
yine de sana gelemezdim....
11 Eylül 2009 Cuma
mutluluğun resmi

İşin kolayına kaçmadan ama;
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil;
Ne de ak örtüde elmaların;
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini…
Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?
1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin?
Çok şükür çok şükür bugünü de gördüm;
ölsem de gam yemem gayrının
resmini yapabilir misin üstat?”
nazım hikmet
ve tabi zülfü den dinlemek lazım sözleri bir de
10 Eylül 2009 Perşembe
6 Eylül 2009 Pazar
le petit prince

And now here is my secret, a very simple secret: It is only with the heart that one can see rightly; what is essential is invisible to the eye."
Ve işte sırrım: Bu çok basit. İnsan gerçekleri sadece kalbiyle görebilir. En temel şeyi gözler göremez.”
“Temel olan şeyi gözler göremez” diye tekrarladı küçük prens. Öğrendiğinden emin olmak istiyordu.
ve sonra belki sana şöyle der uzaklaşırım yanından....
"Geceleri gökyüzüne baktığında, yıldızlardan birinde benim yaşadığımı ve orada gülüyor olduğumu bileceksin. Bu yüzden sana sanki bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Bütün dünyada yalnızca senin gülen yıldızların olacak. “
Ve bunu söyledikten sonra yine güldü.
“Ve üzüntün geçtiğinde – çünkü zaman bütün acıları iyileştirir- beni tanıdığına memnun olacaksın. Daima benim dostum olarak kalacaksın. Benimle birlikte gülmek isteyeceksin. Ve zaman zaman, sadece bunun için gidip pencereyi açacaksın... Gökyüzüne bakarken güldüğünü gören arkadaşların buna çok şaşıracaklar. Sen de onlara: “Ah, evet, yıldızlar beni hep güldürürler” diyeceksin. Onlar da senin deli olduğunu düşünecekler. Görüyorsun, sana ne kadar kötü bir oyun oynadım...” Ve bir kez daha güldü.
“Aslında ben sana bir sürü yıldız değil de, kahkaha atabilen bir sürü zil vermiş gibi oldum.”
Little Prince / Antoine de Saint-Exupéry
Hep sevdim küçük prensi.. hayatımda dönem dönem birkaç kez ve üst üste okudum sayfalarını...
4 Eylül 2009 Cuma
süt
1 Eylül 2009 Salı
1000
Aynı rüzgarla uzaklaşmışız sanki sonsuzdan ve aynı çınar altında soluklanıyoruz... İki göçebe gibi belkide :/
Bir soluk alma telaşında çıkınımızdakileri paylaşıyoruz..."
başka ne denir ki...
26 Ağustos 2009 Çarşamba
ZÜHRE: Derler ki, aşk ta unutulurmuş her şey gibi. Hem de yaşanıp bittikten sonra, soğuyup küllendikten sonra değil, tam da doludizgin devam ederken unutulurmuş aşk..!
Neyse ki, Zühre yıldızı varmış göğün üçüncü katında. Halen aşık olup olmadıklarını ve eğer aşıklarsa kime aşık olduklarını hatırlayamanlanlar, göğün üçüncü katına çıkıp, Zühre yıldızının elindeki aşk aynasına bakarlarmış. Baktıklarında gördükleri yüz, aşık oldukları yüz olurmuş.
Derler ki, bazıları sadece zifiri karanlık görürmüş aynada. Böylelerinin hazıfalarından şüphe etmeleri yersizmiş. Çünkü tekleyen hafızaları değil, yürekleriymiş.
elif şafak - mahrem
25 Ağustos 2009 Salı
yarım öykü
-- Artik buyumustum galiba :/ icimde deriN bir bosluk olustu :/ aski kaybetmis ben ne kadar umitsiz oldugumu farkettim sonra :/ ama baslayan her sey biter degilmi minik? Umitsizlikte biter.
ben de ona şöle dedim:
insan yıllarca ayn ı şarkıları dinliyor aynı şarkıları dinlerken aynı şeyleri düşlüyorsa... yapamadıklarına içi yanıyosa yarım kalmış şeyleri bitirme gücü yoksa da üstelik. hala kabullenemiyo hala bi ışık bi işaret arıyorsa, yaslanacak tek omzu hep kendi olduysa, hala bir uçurtma uçaramadıysa, dünyayı olduğu gibi kabul ediyorum deyip kötü şeyler olduğunda dünyanın çivisi çıkmış diyosa.. bazı şeyler bitmiiyoo başlayan bazı şeylerin sonu gelmiyo kanını emiyo hatta ( taamamen kendi adıma söylüyorum bunlar)
sonra şu aptalca şeyi yazdım:
Saçlarını topladı topuz yaptı ve balkona çıktı ..ışığı kapattı.bir çay koymuştu zaten kendine yanında da bir sigara yaktı…
Baktı uzun uzun kısık gözlerle ışıklara… Kentin boş ışıklarına…
Uzun zamandan beri böyle hissetmemişti…nefes alamaz gibi kısılmış,unutulmuş sanki hayat onu bir kenara atıvermiş öyle dönüyordu…içinden tüm küfürleri sayıp sıvamak geldi..üşüse de üzerine hiç bir şey almadı..üşümeyi sevdi… Ağladı gözyaşlarını sevdi aktıkça yüzü yıkandı… Ağladı. Bu şehre neden geri geldiğine ağladı… Hayallerinin bir bir kayıp gittiğine ağladı… O odada çürüdüğüne ağladı…
Telefonundan müzik açtı arada ıslık çaldı arada eşlik etti bulutsuzluk özlemine… Yine ağladı…
Konsere gidip sesi kısılıncaya kadar şarkı söylemek istedi..çok hem de
Bu şehirden bir kaçış planı yapmak zorundaydı. Acil kaçış planı…
öykü yarım kaldı...
22 Ağustos 2009 Cumartesi
19 Ağustos 2009 Çarşamba
17 Ağustos 2009 Pazartesi
eski
"Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fani dünyada
Kötülükten gayri?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz."
orhan veli
bundan bilmem kaç sene öncelerde yaşasaydık yine böyle mi olurduk.. hani ne bilim istanbulun o eski zamanlarında siyah beyaz fotoğraflarda başka dertlerle müzdarip olsaydık çok sevseydik sevilmeyince bundan daha mı derin olurdu sevilmeyişlerimizin ardından hüznümüz ya da terkedilmişliklerimiz... yılgınlıklarımız hatta bunalımlarımız...
dünya bu kadar güzel ve çirkin olmasaydı zıtlıkların bu kadar anlamı olur muydu..
ben her bahar aşık olurum....
olurum da işte... bahar geçti şimdi bu neyin nesi anlamadım...
28 Temmuz 2009 Salı
huysuz ve tatlı kadın
gemiye vuran dalgalarla bir ileri bir geri sallansa gemi...
en güzel günlerini demek bensiz yaşadın...
neyse
işte
birşey demiyorum
demiyorum da yine de..
gittin de fetettin...
23 Temmuz 2009 Perşembe
21 Temmuz 2009 Salı
topraktan çıkanlar emiyor bazen kanımı..
arkamda açtığım çukurlara, yanık ayaklarla basışım. yanışım.. çektiklerim yanıma.. beni çekenler yanına...
yok olmaz..
ben bulutlara çıkıcam daha ...
oysa ;kalbine güneşi asıcaktım... çıkabilsem bu mezarlıktan..
bir daha öpmek istiyorum seni demem sana.. üzülme daha...
17 Temmuz 2009 Cuma
bıraksam bulutlara kendimi..bedenimi.. ruhumu..
şimdi yerde bulutlar olsa diyelim...çoğaltarak kendimi..elllerimi.. yüreğimi.. bıraksam kendimi... bulut sanıp..salsam kendimi bulutlar kuş olup uçar mı- kulağımda çalınan keman durur mu- tebessümlerimiz yok olur mu...
bu kadar korkmasam.. sonunu bile bile bitsem kenarına sırlarım açığa çıkar mı...
denizden çıkıp kıyıya inmeliiym şimdi bırak kendinle konuşmayı... bak balıklar da çekildi.. bi sen kaldım medet uman hala .. bırak bu ayakları.. bak her yanın bulut kokmuş yine..
30 Haziran 2009 Salı
29 haziran 2009 pzt
beklemeyim diyorum artık ta.. yaparsam haber vericem...
eczanedeki kız çok güleryüzlüydü bugün.. seviyorum...gülümsüyorum gidince.. çıkarken de..
yarın yarın belki daha güzel olur..
sanırım bugün haziranın son yağmuru yağdı... haziranın geçmesi bi üzüntü veriyo bana..başka seviyorum haziranı .. geçince de gitmesi koyuyo sanki..habersiz gitti...yaz gelip te geçiyo sıızıyo kenardan kaenardan.
ben hala bekliyorum.. kalbimin haleleri de hala pembe...mavi..beyaz değil ama ...
25 Haziran 2009 Perşembe
yıldız biriktiir--
olsun içimde yıldızlar biriktiriyoum zaten ben.. renkleri de oluşacak yavaş yavaş.. siyahtan dönecek sulara,göklere,beyazlara...
dönüşecek.. biliyorum.. yıldızlarım...benim..
23 Haziran 2009 Salı
dünya
deniz görünümüyor...
dünya hala konuşmuyor...
22 Haziran 2009 Pazartesi
büyümek.. ağaç gibi büyüme
16 Haziran 2009 Salı
boşluk
nasıl olsa yine yoktu...
penceresinden kuşşlar görünürdü... boşluğa açılırdıı bazen penceresi.. onun gidişini hiç göremezdi..
olmayan gelişlerinden olmayan gidişşler hayal ederdi bazen.
sonrasıı yine boşşluk...
2 Haziran 2009 Salı
1 Haziran 2009 Pazartesi
hiçlik...
DUSSOK~11 Seni Tanımayan Yok Bu Şehirde .mp3 -
başka bir şehre gitmemin ilk yılıydı bu şarkıyla tanışmam.. hakketen eski bir cafe de oturken dinlemiştim... çoktuk... şendik...tahta masalarda sohpet ederdik..henüz kirlenmemişti biz ve dünya...
aşklar maviydi,yeşildi,kırmızıydı.... gitar sesleri samimi gülüşlere karışırdı...
7 sene olacak nerdeyse..
bugün 1 haziran kiraz mevsimi .. bu şarkıyı dinleğimde muazzam bir kış vardı soğuk bir şehirde... sevmiyordum henüz buzda yürümeyi... ama hiç yalnız yürümezdik buzlu taşlarda kaymazdı ayaklarımız... nasılda mutluyduk...
hüzünlü şarkılar çabuk bitedi...
belki henüz maskeler çıkmamıştı ama ben yine de güzel şeyler hatırlıyorum o şarkıları dinledikçe.. özlüyorum...
o şehirde biz yokuz artık ... ayak izlerimiz yollarda kaldı belki.. gülüşlerimiz ... hıçkırıklarımız... haykırışlarımız... hepsi saklı zamanda...
hiçlik...